Çok eski zamanlarda dünya üzerinde bilgisayarlar yoktu, kitapların çoğaltılmasını sağlayan matbaa makineleri yoktu.
Yazarlar eserlerini tek veya birkaç kopya halinde üretirlerdi. Eser çoğaltılacağı zaman yeniden elle yazılarak kopya
edilirdi. İşte bu eserlere elyazması diyoruz. Topkapı Sarayı'nda yazma eserlerin korunup saklandığı bir kütüphane bulunuyor.
Burada binlerce yazma eser var. Bu eserlerin birçoğunu da minyatür koleksiyonları oluşturuyor.
19. yüzyılın sonlarında arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey tarafından kuruldu. İçerisinde dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan
binlerce arkeolojik eser bulunuyor. Haritada bulunan sütunlardan birinin kopmuş olan bir parçası burada sergileniyor.
Acaba hangi sütun? Öğrenmek için okumaya devam et!
Turizmci ve yazar Çelik Gülersoy, İstanbul’u çok seven, tarihini merak eden ve İstanbul'la ilgili kitapların koleksiyonunu yapan biri.
Tarihi Soğukçeşme sokağında onun ismini taşıyan kütüphanede ise İstanbul’un Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihine ilişkin kitaplar, fotoğraflar
ve haritalar bulunuyor. Bu kitaplıktaki en eski eser 1541 yılına ait. Öyleyse kaç yaşında?
1901-1962 yılları arasında yaşamış Ahmet Hamdi Tanpınar bir öğretmen ve yazardı. Ahmet Hamdi Tanpınar eserlerinde
kentleri, insanların kentlerde nasıl yaşadıklarını bolca anlatır. Topkapı Sarayı'nın Alay Köşkü'nde, yazarın ismiyle 2011
yılında açılan bu müze aynı zamanda bir kütüphane. Kitaplarla birlikte farklı yazarların mektuplarına, eşyalarına
ve fotoğraflarına evsahipliği yapıyor.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1884 yılından beri araştırmacıların meraklarını gideriyor. İçinde bir milyona yakın eser var!
Buradaki elyazmaları ve eski eserler özel cam odalarda korunuyor. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde görme engelli bireylerin
ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bir bölüm bulunuyor.
1884-1958 yılları arasında yaşamış Yahya Kemal Beyatlı yazar ve şairdi. Onun ismi verilerek müzeye dönüştürülen bu yapı
eskiden bir medrese yani okulmuş. Yahya Kemal Müzesi'nde yazarın kıyafetleri, notları ve çalışma masası gibi kişisel eşyaları sergileniyor.
Basın Müzesi'nin bulunduğu bina 1865 yılında inşa edildi. Bir dönem üniversite, bir dönem belediye olarak kullanıldı. Şimdi ise
basın tarihimizi anlatan bir müze. Osmanlı'nın ilk matbaasının birebir maketi, 19. yüzyıldan kalma cilt presi ve kabartma makinesi
gibi ilginç gazetecilik makineleri Basın Müzesi'nde sergileniyor.
1914-1970 yılları arasında yaşamış Orhan Kemal futbolcu ve yazardı. Çok sayıda roman, öykü ve tiyatro oyununu Türkiye
edebiyatına kazandırdı. Yazarın ismi verilen bu kütüphane herkese açık bir halk kütüphanesi.
Osmanlı döneminde bir mahallenin ihtiyaçlarını karşılayacak camii, hastane, okul, kütüphane ve aşevi gibi yapılar birlikte tasarlanıp
inşa edilirdi. Bu yapılar bütününe külliye denir. Süleymaniye Kütüphanesi Süleymaniye külliyesinin bir parçası ve dünyanın en önemli elyazması
kütüphanelerinden biridir. Tıp alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız biliminsanı İbn-i Sina’nın eserleri bu kütüphanede!
1990 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kurulan kütüphane Fener-Balat semtinde Osmanlı döneminden kalma tarihi bir
binada yer alıyor. Kütüphanede kadınlarla ilgili yapılmış araştırmalar, yazarların notlarını, mektuplarını içeren koleksiyonlar,
afişler, fotoğraflar ve video arşivleri bulunuyor. Kadın Eserleri Kütüphanesi, kadın çalışmalarını konu alan birçok etkinliğe
evsahipliği yapıyor.
Biraz önce isminin verildiği kütüphaneyi okuyun Orhan Kemal işte bu evde yaşamış. Ailesi ve edebiyat severler Orhan Kemal’in
evinin bir müzeye dönüştürülmesini istiyorlar. Böylelikle onu daha yakından tanımak için daha çok fırsat bulabiliriz.
Tarihi Yarımada’nın haritasına dikkatle bakarsan İstanbul Boğazı’na bakan en uç bölgesinin bir burna benzediğini fark edeceksin.
İşte burada bulunan Osmanlı sarayı Topkapı Sarayı. O nedenle bu bölgeye de Sarayburnu deniyor. Topkapı Sarayı, Doğu Roma İmparatorluğu’nun
sarayının bulunduğu içkalesinin üzerine, İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından kuruldu. 400 yıl boyunca Osmanlı padişahlarının
evi oldu. Bugün ise dünyanın en güzel müzelerinden bir tanesi.
1609-1617 yılları arasında ismini aldığı padişah Sultan Ahmet tarafından yaptırıldı. Caminin içi ve kubbeleri, mavi,
yeşil ve beyaz renkli muhteşem İznik çinileri ile bezendiği için aynı zamanda “Mavi Cami” olarak biliniyor. Çiniler
hem sanat eseri hem de okuma kültürünün çok önemli parçası. Çünkü üzerlerinde bulunan çiçek motiflerinin hepsinin çeşitleri
ve çeşitlerine göre farklı anlamları var! Sen de çinilerde sıkça gördüğün çiçekleri sayabilir ve anlamlarını araştırabilirsin.
“Sofia” kelimesi Eski Yunancada bilgi anlamına gelir. 6. yüzyılda inşaa edilen Ayasofya, matematik ve geometri bilgisinin mimari bir
sanat eserine dönüşmesinin en önemli örneklerinden biridir. Bu heybetli yapı yüzyıllar boyunca mimariye ilham oldu. Ayasofya ilk yapıldığı
yıllarda dünyanın en büyük kubbesini taşıyordu. Bu nedenle tarih boyunca mimarlar kocaman kubbeyi ayakta tutan matematik bilgisini araştırdılar
ve kendilerine ilham aldılar. Ayasofya’nın içi hikâyeler anlatan mozaik ve fresklerle süslenmiştir. Mozaik ve fresklerin ne olduğunu merak
ediyorsan, haritayı okumaya devam et. Bu kelimelerin anlamlarını Kariye noktasında bulabilirsin!
Eski zamanlarda İstanbul’da yangınlar yüksek yerler olan kulelerden izlenirdi. Beyazıt Kulesi de bu yangın kulelerinden
bir tanesi. 1749 yılında inşa edilen kule 118 metre boyunda.
1551-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapılan büyük Süleymaniye Külliyesi'nin camisi. İsmini dönemin padişahı Kanuni
Sultan Süleyman'dan alıyor. Süleymaniye Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden bir tanesi. Bu yüzden yapıldığı tarihten bu yana
gezginler Süleymaniye'den çok etkilenmişler ve İstanbul'u anlattıkları kitaplarında camiyi anlatmışlardır.
1597-1665 yılları arasında yaptırılan Yeni Cami, İstanbul’un şehir görüntüsünü en etkileyen yapılardan biri. Yeni Cami,
dünyanın en kalabalık meydanlarından birine, Eminönü’ne bakıyor. Burada yanaşıp kalkan vapurlara akan kalabalığı, simit kovalayan
martıları ve çocuklarla uçuşan güvercinleri izliyor.
Bulgar Kilisesi’nin bir diğer adı Demir Kilise’dir. Deniz kenarında yer alan kocaman bina, nemden zarar görmesin diye ince işçilik gerektiren
tüm oymaları ve detaylarıyla demirden yapılmış. Malzemeleri 500 ton ağırlığında. Üstelik tüm dünyada demirden yapılmış ve günümüze ulaşan tek kilise.
Diğer adı Fener Rum Lisesi. 1883 yılında inşa edilen heybetli binasının kırmızı rengi nedeniyle okula “Kızıl Mektep” deniyor.
Meraklı araştırmacılar için okulun içerisinde çok büyük bir kütüphane ve arşiv bulunuyor. Binanın en tepesini süsleyen kulede bir
zamanlar teleskopla gökyüzü seyredilir ve astronomi dersleri verilirmiş.
Kariye, içindeki fresk ve mozaiklerle tüm dünyanın kültürel mirası olan bir dini yapıdır. Çeşit çeşit renkli taşlar
kullanılarak yapılan resimlere mozaik denir. Önemli binaların duvarlarını, tavanlarını süsleyen mozaikler mitolojiden
ve önemli tarihi olaylardan hikâyeler anlatırlar. Bu nedenle görsel okuma kültürünün önemli bir parçasını oluştururlar.
Kireç kullanılarak çok özel bir teknikle yapılan duvar resimlerine ise fresk denir. Freskler de tıpkı mozaikler gibi
inançlara, mitolojiye dair önemli hikâyeleri anlatırlar.
İstanbul’un Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yaptığı zamanlardan günümüze ulaşan tek saray binası. Osmanlı döneminde
bir süre cam ve çini atölyesi olarak kullanıldı. Tekfur Sarayı bugün arkeolojik kazılardan çıkan çini, cam ve çömleklerin sergilendiği,
bu eserlerin yapım aşamalarının anlatıldığı bir müze.
Yedikule Zindanları Bizans Dönemi’nde, İstanbul’u ziyarete gelen komşu ülke kraliyet ailelerini gösterişli bir şekilde karşılamak
için yapıldı. İsmi Yedikule çünkü hepsi efsanelere konu alan yedi tane kulesi var.
11. yüzyılda yani bundan tam on yüzyıl önce yapılmış eski bir Bizans Kilise’nin üzerine 1887 yılında inşa edildi. İstanbul’un en eski
kiliselerinden biri. Kilisenin altında Bizans Dönemi’nden, ayazma denilen, içinde kutsal su olduğu inanılan kuyular olduğu için halk arasında
Sulu Manastır olarak anılıyor.
Dünyanın merkezi! Bizans İmparatorluğu zamanında İstanbul’a ulaşan Antik Roma yollarının başlangıç noktası kabul edilirdi. Milyon Taşı’nın
diğer kardeşi İtalya’nın Roma şehrinde bulunur.
Theodosius Dikilitaşı milattan önce 15. yüzyılda Mısır’da yaptırılmış. Bugün ismini aldığı Theodosius tarafından İstanbul’a getirilmiş.
Dikilitaş’ın üzerinde etrafında birçok farklı alfabeyle yazılmış yazılar bulunuyor. Eski Mısır yazısı hiyeroglifler 200 tonluk taşın dört tarafını
süslüyor.
İstanbul’un dikilitaşları ve sütunları, Bizans döneminde imparatorların zaferlerini ve gücünü temsil eden anıtlar. Bu sütunlar yüzyıllar önce,
henüz binalar apartmanlar gibi yüksek değilken şehre yerleştirilmişler. O zamanlar kimbilir ne kadar kocaman görünüyorlardı! Bu yüzden bu büyük
taşların hepsi türlü türlü efsanelere konu olmuştur. Eski zamanlarda dikilitaşların şehri koruyan tılsımlar olduğuna inanılmış. Üç tane piton yılanının
sarılmasını temsil eden Yılanlı Sütun’un ise İstanbul’u yılanlardan, böceklerden ve salgın hastalıklardan koruduğuna inanılıyormuş. Yılanlı Sütun
günümüze yılanlarının başları kırık olarak ulaşmış. Kırık yılan başlarının bir tanesi çok uzakta değil, Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Örme Dikilitaş’ın 300 bin taştan yapıldığı söylenir. Eski zamanlarda birbirinin üzerine taşlar dizilerek yapılan Örme Dikilitaş’ın İstanbul’u
depremlerden koruduğuna inanılırmış.
Burası dünyanın eski yerleşimlerinden biri. Tarih boyunca pek çok farklı insan, Beyoğlu'nda yaşamış,
gezmiş, eğlenmiş ve oyunlar oynamış.
Beyoğlu'ndan yolu geçenler, tozuna ayağı değenler hep hikayeler
anlatmış, izler bırakmışlar ona.
Beyoğlu'nda herkesin, hepimizin bir hikayesi var.